3 Nisan 2014 Perşembe

Amazon'dan İstanbul'a Gelen Morokuru

Hepiniz duymuşsunuzdur şu Amazon'daki dünya ile bağlantısı olmayan helikoptere mızrak atan kabileyi...
Düşünsenize adamlar o helikopterin ne olduğunu bilmiyor, bilgisayar bilmiyor, Rockefeller, Rothschild ailelerinden bi haberler, dünyada yaşanan savaşlardan, petrolden haberleri yok, elektriği bilmiyorlar, hayatlarında metrobüsü bırak arabaya bile binmiş değiller, ne binmesi görmüşlükleri bile yok, para kazanmak için, lüks evlerde oturmak için üniversiteye gitmiyorlar, diplomayla falan hiç işleri yok. Bi düşünsenize; Balık avlıyorsunuz, geyik, ceylan, kuş, tropikal iklimde artık ne varsa bulup yiyorsunuz, sürekli de yağmur yağıyor zaten romatizma da varsa bak belaya...


Bir tane Amazon'dan bir adam almışlar, Türkiye'ye getirmişler, adı Morokuru.
Morokuru Amazonun bağrından kopup 3-5 aile ile yaşadığı yerden İstanbul'a geldiğinde yaptığı ilk şey aval aval etrafına bakmak olmuştur. İlk şoku zaten uçağa bindiğinde yaşamıştır.
Morokuru ilk olarak Türkçe öğrenir, E hayatını devam ettirebilmesi lazım, dışardan dersleri verir, lise falan derken üniversiteyi de bitirir.
Türk tarihini, dünya tarihini öğrendikçe sapıtmaktadır, İstanbul'un fethi falan, orta asya, balkanlar, afrika, dinler konusunda kafası çok karışmıştır ama Morokuru'nun...
Birde dinler arası diyalog saçmalığı patlak vermiştir, okuduğu Kur'an'a ters bir şey olduğunu anlamıştır ta en başından...

Neyse, hayatı kolaylaştırmak için üretildiği iddia edilen teknolojik aletlerle ciddi anlamda tanıştığını düşünün şimdi Morukuru'nun. Morokuru'nun ilk telefonu Nokia 5110'dur ve 1 yıl sonra da iphone kullanmaya başlar.
Morokuru felsefe okur Marmara Üniversitesinde, sonra KPSS'ye girer ama atanamaz hemen öyle, bir dönem daha bekler ama o beklediği dönem içerisinde kirasını ödemekte zorluk yaşar ve işe girer. Üsküdar'da simit satmaya başlar Morokuru. Buckthorn Berryy yemekten zaten bıkmıştır Amazon'un derinliklerinde, eve giderken akşamları 1-2 elma alır Hüseyin abinin manavdan..
Morokuru İstanbul'da Avcılar'a atanır. Sabahları kalkar otobüse binmeye çalışır fakat itilir kakılır, otobüslerde yer olmaz, metrobüsler tıklım tıklım, o kadar çok çeşit insan vardır ki, Morokuru zaman zaman ne yapacağını bilemez ve akşam eve geldiğinde oturup ağlar.

Morokuru İstanbul'daki insanların nasıl İstanbul'a tahammül ettiğini sorgulamaya başlar, bir gün bi barın önünde kavga görür ve neden olduğunu sorar, alkollü olduklarını öğrenince demek ki alkol kötü der ve hiç alkol kullanmaz, sigarayı merak eder bir iki kere dener ve bir daha ağzına bile sürmez.
Para harcayacak yeri yoktur Morokuru'nun, öğretmenlik yapar ama tek odalı bir evi vardır, paranın hiç önemi yoktur Morokuru için, çayı çok sever, Üsküdar'ı özlediğinde her hafta sonu Üsküdar'a gider ve sahilde çay içer.

Morokuru trafiğe, kalabalığa, insanların teknolojik aletlerinin esiri oluşuna tahammül edemez ve otobüste, metroda, metrobüste insanlara ''nasıl böyle yaşıyorsunuz, neden böyle yapıyorsunuz, neden dünyaya geldiniz, bu metrolar, metrobüsler, otobüsler sizi rahatsız etmiyor mu...'' gibilerinden sorular sormaya başlar insanlar Morokuru'nun karşısında neye uğradıklarını şaşırırlar ''ne diyor bu manyak...'' derler..

Morokuru İstanbul'da 15 yıl yaşar ve dayanamayıp Amazon'a geri döner, pantolonu vardır, gömleği vardır, ceketi vardır, telefonu vardır cebinde, başlar kabilesine İstanbul'da yaşadıklarını anlatmaya, insanlar hayretle dinler Morokuru'yu günlerce, Morokuru bir daha İstanbul'a dönmek bile istemez.

Morokuru sensin dostum, yıllar önce Trabzon'dan, Sivas'tan, Van'dan, Karabük'ten İstanbul'a göç eden ve geri dönmeyen dedendir Morokuru ve sende teknolojinin esiri olmuş bir kölesin.
Morokuru'un İstanbul'da kalmış halisin.
Yıllarca üniversite bitirebilmek için atmadığın takla kalmaz, baş vurmadığın kopya türü kalmamıştır, mezun olduğunda yaşın zaten 25-26 olmuştur, ömrünün yaklaşık 3'te 1'i tükenmiştir zaten.
Eve dönmelisin Morokuru, kendine dönmelisin, başladığın yere dönmelisin.