20 Ekim 2013 Pazar

Okullarda Yeni Kıyafet Yönetmeliği

Uzun bir süre yazmamayı düşünüyordum fakat gördüğüm haber beni bu yazıyı yazma konusunda kamçıladı.
Bu zamana kadar hep üstüme farz olduğunu düşündüğüm için yazdım.

Haksızlık karşısında sesimi çıkartmak için yazdım, bildiklerimi paylaşmak için, bazılarının gözünü açmak için yazdım ve yazıyorum. Ahanda şuan ATV'de Ana Haber Bültenini var.

Bir çok çocuk karşı çıkıyor mesela..
Şunları bilin; Sosyete çocukları, o büyük sitelerde yaşayanlar anlayamaz bu yazılanları fakat mahalle çocukları mahallede yetişen çocuklar, akşam eve futbol oynadığı için üstü başı çamurlu gelen o eski çocuklar anlar ne demek istediğimi.

Mahalledeki o aralarında evcilik oynayan Ayşeler Fatmalar anlar ama benim 3 tane konversim var, bende de 5 tane konvers var, bir bardak çaya elit mekanlarda 3-5 lira veren ve o içtiği bir bardak çayı içtikten sonra çıkan ve o içtiği bir bardak çayın fotografını elindeki iphone ile çekip o twitter'da paylaşan nesil anlayamaz bu yazılanları, yaptığı her öğünün fotografı çekip twitter'da ''hey bak bak, ben hamaratım bak ne yaptım yine hey'' diyen nesil anlayamaz bu yazıları.

Kıyafet serbestliği laikliğe karşıymış değilmiş umurumda değil öncelikle bunu belirteyim fakat zengin-fakir aşırı belli olacak!



Disiplin konusunda sıkıntı olacak.

Okula mı defileye mi gidiliyor belli olmayacak!

Polisler bizi okul kıyafetimizden tanırdı, ilk öğretimde lisede.

Son derslerimiz bazen boş olurdu çay içmeye kahve haneye giderdik polis arada yoklardı ve öğrenci kıyafeti ile almazlardı yabancı ağabeyler bizi ''Polis sıkıntı yapıyor yeğen, kusura bakmayın.'' derlerdi.

''Tek tipçi anlayış bitti'' diyor.
Tek tipçi anlayış disiplin demekti bunu başka şeylere ancak Bekir Bozdağ gibi adamlar yorar.
Hala anlamış değilim böyle bir adamın bakanlık yapıyor olmasını da neyse.
Bundan sonra çok çeşitlilik olacak, şalvarla da gelin, poşu takın gelin, saçları uzatın gelin, küpe takın, hippi olun zibidi olun gelin anlayışı ''in'' tek tipçi anlayış ''out''



Alan var alamayan var babacanlar.

Yarın ne giysem diye düşünecek öğrenciler, yarın ki dersleri değil.
Yahu gelişmiş ülkeler serbestten tek tipe dönüyor biz tam tersini yapıyoruz.
“Dünya eğitim liginde” Türkiye’nin üstünde yer alan ABD, İngiltere, Japonya, Hong Kong, Singapur, Avustralya ve Arjantin gibi ülkelerde üniforma giyiliyor. Kıta Avrupası’nda çoğu ülke “tek tip” okul giyiminden çoktan vazgeçmiş olsa da, örneğin Almanya’da 2000’li yılların başından bu yana üniformaya dönüş tartışılıyor ki bazı okullarda bu uygulama başladı bile... İsrail ve İtalya gibi ülkelerde de birkaç yıldır üniformaya dönüş süreci yaşanıyor.
Marka bağımlılığı almış başını giderken, Lacoste giyemeyen, Nike, Adidas giyemeyen öğrenciler dışlanmış hissedecek kendilerini.

Okullarda kıyafet serbest olunca, zengin çocuğu her gün allanıp pullanıp gelecek okula ve bu gariban öğrencinin ister istemez zoruna gidecek, fakir zengine özenecek, zengin de zaten batı kültürünü benimsemiş bir şekilde podyumda boy gösterecek ve bir çatışma söz konusu olacak ister istemez.

Fakir ailelerin çocukları her gün evde giyecek bir şeyim yok diyecek bakın bu olacak not alın bir yere.
Annesi durumun farkına varacak ve kadın içten içe kendini yiyip bitirecek çünkü annedir o anne.
Akşam baba işten döndüğünde eşi durumu izah edecek fakat baba ne yapsın.

Bizim onurlu baba sadece ekmek parası derdindedir, akşam eve gittiğinde sıcak çorba içme hayali vardır o babanın ve tabi ki çocuklarının geleceği.

Sosyete ise kendi arasında sidik yarıştırırken, lüks araba koleksiyonu yaparken, bir kaç bin liralık maket uçak uçurma gibi zevkleri fantazileri tadarken nereden bilsin ki garibanın çilesini.

Son 10 yıldaki yarışma programlarını, dizilerdeki öpüşme muhabbetlerini, andatma ve entrikaları behlülü, yaprak dökümünü, ıhlamurun altını çamların dibini düşünün.
Düşünün ve mukayese edin bir kaç örnek vereyim;

BBG ile işler çığırından çıkmaya başladı, ergen gençleri topladılar önce bir eve soktular sonra onlar kutuplaştı ve içeride yakınlaşmalar oldu, gençler özendirildi böyle işlere.

Yemek yapma yarışması vardı adını hatırlamıyorum, nimete nankörlük edildi.
Bu ne biçim yemek dediler.

Milletimize ''bu gün ne giysem'' adlı saçma sapan programlar izletilmedi mi?
Nil Çiftçi, yarışmaya katılmak istemeyen kocasına inat Bugün Ne Giysem podyumunda yürümedi mi?

Hem de boşanma pahasına.



"Kocam yarışmaya katılmamı istemedi. Bu yüzden de bana burada giyeceğim elbiseyi almak için para vermedi. Ben de evdeki koltukları satıp bu elbiseyi aldım" demedi mi?
Yalvarıyorum bu gidişe bir dur deyin artık.
Eyvallah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder