76 milyon insanın yaşadığı Türkiye'de yaşıyorum.
%99'unun müslüman olduğu söyleniyor.
Öyle olsaydı %99'unun safı bir olurdu değil mi?
Safımız bir değil belli ki...
Sahi bir safımız var mı hala?
Var ise nerede bu saf?
Var olan safımız ne kadar belli?
Biliyorum ''ne diyor bu saf?'' diyeceksin fakat
karınca bile bir damla su ile yangına (safına) doğru ilerlemiyor muydu?
Biz ise elimizde iphone'larla samsung galaxy'lerle çıktık yola foursquare ve instagram'da yangına koşuyoruz.
Derdimizin ne olması gerek?
Sahi bir derdimiz var mı?
Görünen dertlerimiz;
fotoğraf ve video paylaşmak
hayatta okumadığımız adamlardan yaranacağımız (alkış alacağımız) kitle için güzel okkalı sözler paylaşmak
metalaşmak
cv düzmek
kariyer kaygısı gütmek
gösteriş yapmak
gezmek tozmak
okula gitmek ama ilim almak için değil meslek sahibi olup
para biriktirmek ve daha bir sürü dünyevi şeyler için vs...
Peki ya Kur'an-ı Kerim'e ve sünnetlere göre yaşamak?
Yukarıda yapılan eylemlerle Kur'an-ı Kerim ve sünnetlerin örtüştüğünü hiç bir Allah'ın kulu söyleyemez.
Hayatını kariyer için harcayan ne adamlar biliyorum/biliyorsun hatırla, kariyer ile para kazanıp lüks içinde hayat sürme heveslileri...
Kanaatkârlık hatırlanası bir kavram oldu günümüzde halbuki büyüklerimiz ''aza kanaat etmek'' derdi bizlere.
Para ahlâkı törpülemiyor mu?
Fakr (fakirlik) hakikaten "muhtaç olmak" demektir.
Hangimiz muhtaç değiliz?
İnsan özü gereği muhtaç değil midir?
Sırat köprüsünden geçmek boğaz köprüsünden geçmeye benzemeyecek,
çünkü o kıldan ince kılıçtan keskin.
Bir kaç hadisle durumu netliğe kavuşturalım.
“Cennetin kapısında durup baktım. Bir de gördüm ki, içeri girenlerin çoğu yoksullardı. Zenginler ise hesap vermek için alıkonulmuştu. Ayrıca onlardan cehennemlik olanların da cehenneme sevkedilmeleri emrolunmuştu.”
(Buhârî, Rikâk, 51, Müslim, Zikir, 93)
“Fakirler, cennete zenginlerden yarım gün önce, yani (dünya hesabıyla) beş yüz sene önce girerler.”
(Tirmizî, Zühd, 37)
Benden sonra size dünya nimetlerinin ve zînetlerinin açılmasından ve onlara gönlünüzü kaptırmanızdan korkuyorum.
(Riyazü's Salihin, No.459)
Para hırsı bize dünyayı unutturmuyor mu? Sor bakalım bi kendine unutturuyor mu unutturmuyor mu?
Hayat gülmek, gezmek, oynamaktan ibaret değil mi bu sıralar?
Güle oynaya geçememeli bu hayat bilâkis yüreğinde bir sızı olmalı, derlenmelisin, demlenmelisin.
Bir alıntı;
''Ganî olan sadece VARLIKtır, bir tek o geçici değildir. O sürekli olandır. Daim olan, bâkî olan sadece O’dur. (Hüve’l-Bâkî)
Varolanların herbiri VARLIKtan pay alır. Herbir varolan, varoluşunu VARLIKa borçludur, varlığında O’na muhtaçtır; varlığa gelebilmek için de, var kalabilmek için de. الفقر فخري و به افتخر (yoksulluğum övüncümdür) buyuran Efendimizin (s.a) işaret ettiği hakikati unutmuş olan bizlerin —hem de hiç utanıp sıkılmadan, üstelik yüzümüz de kızarmadan— zenginlik yarışına çıkmamız karşısında adeta semâ ağlıyor, şımarıklığımız yüzünden kendisi kahr olmakla kalmıyor, bizi de kahrediyor.''
Özellikle cuma namazı'na giden erkekler bilir muhakkak bu ayeti; “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.“
Her cuma namazında hutbenin sonunda söylenir bu ayet.
Ben bu ayette geçen bir şeye uymadığım için bugün çok büyük bir sıkıntı yaşadım en basitinden.
Sen ne hata yaptın da geldin bu yazıyı okudun?
%99'unun müslüman olduğu söyleniyor.
Öyle olsaydı %99'unun safı bir olurdu değil mi?
Safımız bir değil belli ki...
Sahi bir safımız var mı hala?
Var ise nerede bu saf?
Var olan safımız ne kadar belli?
Biliyorum ''ne diyor bu saf?'' diyeceksin fakat
karınca bile bir damla su ile yangına (safına) doğru ilerlemiyor muydu?
Biz ise elimizde iphone'larla samsung galaxy'lerle çıktık yola foursquare ve instagram'da yangına koşuyoruz.
Derdimizin ne olması gerek?
Sahi bir derdimiz var mı?
Görünen dertlerimiz;
fotoğraf ve video paylaşmak
hayatta okumadığımız adamlardan yaranacağımız (alkış alacağımız) kitle için güzel okkalı sözler paylaşmak
metalaşmak
cv düzmek
kariyer kaygısı gütmek
gösteriş yapmak
gezmek tozmak
okula gitmek ama ilim almak için değil meslek sahibi olup
para biriktirmek ve daha bir sürü dünyevi şeyler için vs...
Peki ya Kur'an-ı Kerim'e ve sünnetlere göre yaşamak?
Yukarıda yapılan eylemlerle Kur'an-ı Kerim ve sünnetlerin örtüştüğünü hiç bir Allah'ın kulu söyleyemez.
Hayatını kariyer için harcayan ne adamlar biliyorum/biliyorsun hatırla, kariyer ile para kazanıp lüks içinde hayat sürme heveslileri...
Kanaatkârlık hatırlanası bir kavram oldu günümüzde halbuki büyüklerimiz ''aza kanaat etmek'' derdi bizlere.
Para ahlâkı törpülemiyor mu?
Fakr (fakirlik) hakikaten "muhtaç olmak" demektir.
Hangimiz muhtaç değiliz?
İnsan özü gereği muhtaç değil midir?
Sırat köprüsünden geçmek boğaz köprüsünden geçmeye benzemeyecek,
çünkü o kıldan ince kılıçtan keskin.
Bir kaç hadisle durumu netliğe kavuşturalım.
“Cennetin kapısında durup baktım. Bir de gördüm ki, içeri girenlerin çoğu yoksullardı. Zenginler ise hesap vermek için alıkonulmuştu. Ayrıca onlardan cehennemlik olanların da cehenneme sevkedilmeleri emrolunmuştu.”
(Buhârî, Rikâk, 51, Müslim, Zikir, 93)
“Fakirler, cennete zenginlerden yarım gün önce, yani (dünya hesabıyla) beş yüz sene önce girerler.”
(Tirmizî, Zühd, 37)
Benden sonra size dünya nimetlerinin ve zînetlerinin açılmasından ve onlara gönlünüzü kaptırmanızdan korkuyorum.
(Riyazü's Salihin, No.459)
Para hırsı bize dünyayı unutturmuyor mu? Sor bakalım bi kendine unutturuyor mu unutturmuyor mu?
Hayat gülmek, gezmek, oynamaktan ibaret değil mi bu sıralar?
Güle oynaya geçememeli bu hayat bilâkis yüreğinde bir sızı olmalı, derlenmelisin, demlenmelisin.
Bir alıntı;
''Ganî olan sadece VARLIKtır, bir tek o geçici değildir. O sürekli olandır. Daim olan, bâkî olan sadece O’dur. (Hüve’l-Bâkî)
Varolanların herbiri VARLIKtan pay alır. Herbir varolan, varoluşunu VARLIKa borçludur, varlığında O’na muhtaçtır; varlığa gelebilmek için de, var kalabilmek için de. الفقر فخري و به افتخر (yoksulluğum övüncümdür) buyuran Efendimizin (s.a) işaret ettiği hakikati unutmuş olan bizlerin —hem de hiç utanıp sıkılmadan, üstelik yüzümüz de kızarmadan— zenginlik yarışına çıkmamız karşısında adeta semâ ağlıyor, şımarıklığımız yüzünden kendisi kahr olmakla kalmıyor, bizi de kahrediyor.''
Özellikle cuma namazı'na giden erkekler bilir muhakkak bu ayeti; “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.“
Her cuma namazında hutbenin sonunda söylenir bu ayet.
Ben bu ayette geçen bir şeye uymadığım için bugün çok büyük bir sıkıntı yaşadım en basitinden.
Sen ne hata yaptın da geldin bu yazıyı okudun?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder